Kosova’nın bağımsızlığı

Bağımsızlık seçeneği, Karadağ’ın Sırbistan-Karadağ birliğinden ayrılmasıyla da sıkı sıkıya ilintili bir durumdur. Uluslararası toplumun gözetiminde Kosova’nın şartlı bağımsızlığı da aynı şekildedir. Fakat Arnavutlar nezdinde bağımsızlık dışında herhangi bir pozisyonu düşünmek bile imkânsıza yakındır. Kosovalı liderleri buna zorlayan güçlü halk desteği yanında 1974 geniş özerkliğine rağmen, 80’li yıllarda Arnavutları topyekûn ayaklandıran da yine bu bağımsızlık fikrenden başka bir şey değildir. Nitekim nihai statü görüşmelerinin başlaması kararı ardından 17 Kasım tarihli bir açıklamayla Kosova parlamentosu bağımsızlıkla ilişkili bir karar tasarısını onayladı.
Karadağ ayrılırsa Kosova’yı da Sırbistan içerisinde tutmak doğal olarak imkânsızlaşacaktır. Fakat Kasım 2005’te Karadağ’ın bağımsızlığıyla ilgili halkoylamasının 2006 Haziran’ına tehir edilebileceğinin deklare edilmesi öncelikle Kosova meselesinin halledilmesi iradesinin göstergesi olarak algılanabilir. Bunun ardından Voyvodina ve Sancak’ın statüleri meselesi de gündeme gelecektir. Zira bu iki birim de Kosova’nın statüsünün ne olacağıyla ilgili durumu yakından takip etmektedir. Hatta bu ikilinin yanına Preşevo bölgesini de ilave etmek mümkündür.
Coğrafya böyle bir hareketliliği kaldırabilir mi? Şüphesiz böyle gelişmeler Balkanlarda tehlike çanlarının bir kez daha çalmasına neden olabilir. Kosova’nın olası bağımsızlığı ardından her ne kadar 2005 Ekiminde AB ile İstikrar ve Ortaklık Anlaşması imzalansa da milliyetçi Sırplar yeni bir savaşı tetikleyebilir. Bunun dışında Karadağ’ın ayrılık durumu Sırbistan ile bu ülke arasında başlayacak yoğunluklu bir çatışmaya neden olabilir. Bu durum coğrafi olarak bu iki birimin arasında bulunan Sancak’ı etkiler. Sancaklı Boşnakları en çok korkutan meselelerden birisi bu olduğundan, tıpkı 13 sene önce Aliya İzzetbegoviç’in Yugoslavya’nın parçalanmasını arzu etmediği gibi Sancaklı Boşnaklar da Sırbistan-Karadağ birliğinin devamını ya da bölgelerinin parçalanmayacağı bir seçeneği talep ediyorlar. Bunu 2000’li yılların başında hemen hemen tüm Sancaklı liderlerle yaptığımız görüşmelerimizden yakinen biliyoruz. Sancak’ın parçalanması bölgede Boşnak Müslümanların da savaşa dahil olması anlamına gelecektir.
Tüm bunlarla birlikte gözden ırak tutulmaması gereken diğer bir konu da, böyle bir çatışma ve ayrılık durumunun Balkanlarda yeni bir domino etkisine sebebiyet verebilme olasılığıdır. Zaten iyice gevşeyen Dayton sınırları, anlaşmanın 10. yılında revize edilmeye çalışılsa da bu sıcak durumdan etkilenebilir ve Bosna-Sırp Cumhuriyeti Sırbistan’la birleşebilir; Bosna-Hırvat Federasyonu da dağılabilir. Bu da Bosna sınırlarının değişmesi ve Bosna’nın yeniden karışması anlamına gelir. Bundan sonraki durum ise Bosnalı Hırvatların Hırvatistan’la birleşme isteği olacaktır. Yani Kosova’nın bağımsızlık ilanı ve Karadağ’ın birlikten ayrılması durumu zaten hassas olan Balkan dengelerini yeniden değiştirebilir.

Kosova; Sırbistan ve Karadağ ile birlikte üçüncü ortak olarak bir federasyona girebilir. Şu an pek yüksek sesle ifade edilmese de seçeneklerden biri de bu olacaktır. Zira uzun zamandan beri söylenegeldiği üzere Arnavutlara ait bir devletin var olduğu öne sürülerek yeni bir Arnavut devletinin kurulmasının mümkün olmayacağı belirtilmekte ve Kosova böyle bir birliğe davet edilmektedir. Fakat Sırbistan kabul etse de zaten Sırbistan’ı sırtında ağır bir yük olarak gören Karadağ’ın bu fikre uzak olduğu söylenebilir. Ülkesinde tek bir savaş suçlusunun bulunmadığını belirten ve tek hedef olarak kendisine AB’yi hedef koyan Karadağ’a sunulacak ödünler devletin fikrini değiştirebilir, fakat Sırbistan-Karadağ Devlet Başkanı Maroviç ve Başbakan Cukanoviç zaten 2006’daki halk oylamasına kilitlenmiş durumdadır. Burada alınabilecek %50’nin üzerindeki evet oyu, Karadağ’ı 2002 yılındaki birleşme şartlarına göre ayrı bir ülke yapacaktır. Böyle bir durumda ise yine Voyvodina ve Sancak dışında Preşova Arnavutları da statü talebinde bulunacaklardır. Diğer yandan böyle bir seçeneğin, yani Kosova ile aynı pozisyonda ve eşit şartlarda bir devlet yapısının milliyetçi Sırpların da pek hoşuna gideceği söylenemez.

Kosova’ya Sırpların teklif ettiği bağımsızlıktan düşük otonomiden yüksek bir statü verilebilir. Bu durum bir anlamda 1974 Anayasası ile elde edilen haklara yakın bir pozisyonla Kosova’nın Sırbistan-Karadağ’a bağlanması durumudur. Bilindiği üzere 1974 Anayasası ayrılık hakkı dışında Kosova’ya diğer federal cumhuriyetlerle aynı hakkı vermekteydi. Bu Sırbistan-Karadağ için en avantajlı durumdur, lakin Kosova’da hiçbir irade böyle bir seçeneği kabul etmeyecektir. Böyle bir statüyü Kosovalı Arnavutlara dayatmaya çalışmak da yeni bir savaşın tetikleyicisi olabilir. Bu noktada Kosova eski başbakanı Bayram Recepi, Kosova’nın Sırbistan’ın bir parçası olarak tanınması durumunda bağımsızlıklarını ilan edeceklerini açıklamıştır.
BMGK’nın1244 sayılı kararıyla ilgili hukuki bir durum da söz konusudur. O da, bu anlaşmanın Yugoslavya ile Kosova arasında yapılmış olması ve 2002 yılında Yugoslavya’nın tarih sahnesinden çekilmesi ile anlaşmanın da tartışmalı bir pozisyona gelmesidir.

Kosova’ya Mitrovitsa bölgesinin Sırbistan’a bağlanması ya da bu bölgeye özerklik verilmesi şartıyla bağımsızlık verilebilir. Bu fikir zaten uzun yıllardır Sırp Sanat ve Bilimler Akademisi’nin (SANU) gündeminde olan ve açıkça teklif edilen bir seçenektir. Nitekim Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç müzakerelerin başlama kararı alınması ardından bu fikre destek bulmak hatta Bosna-Hersak tarzı etnik ayrıma tabi tutulmuş parçalı bir yapı oluşturulması için 2005 Kasımının son günlerini İsrail, Rusya ve Çin’i ziyaretlerle geçirmiştir. Fakat fikrin Arnavut cephesinde kabul edilebilirliği yine imkansıza yakındır. Arnavutlar yüzyıllardır bir bütün olarak varlığını koruyan Kosova’nın parçalanmasını asla kabul etmeyeceklerdir. Kısık sesle de olsa bazı üst düzey Sırp yöneticiler de aynı şeyi söylemektedir. Başta Temas Grubu olmak üzere uluslar arası toplum da Kosova’nın bütünlüğünden yanadır. Mitrovitsa’ya özerklik verilmesi meselesi ise özerkliğin mahiyeti yanında yine uluslararası toplumun meseleye bakışıyla yakından ilintilidir. Uzun yıllardır Kosova’daki Sırp azınlığın bölgenin kuzeyinde konuşlanmalarından öte, bu bölgenin zengin maden yataklarıyla dolu olması bu seçeneği zorlaştıran etkenlerdendir. Mitrovitsa’sız Trepça ve Nova Brdo’suz bir Kosova kolsuz ve kanatsız kalacağından bu kaynakları Sırbistan’a akıtacak bir seçeneğin uygulanması da yine imkânsızdır. Arnavutlar nezdinde Mitrovitsa için tıpkı Sırpların Preşevo Arnavutlarına verdiği “azınlık” statüsü gündeme gelebilir.

Kosova’nın Arnavutluk’la birleştirilmesi suretiyle tek bir Arnavut devletinin oluşturulması. Bu, Arnavutları Osmanlı’yı parçalayan anlaşmalardan itibaren sürekli rahatsız eden bir durumdan kurtaracak seçenektir. II. Dünya Savaşı sırasında bu iki birim birleştirilmiş fakat savaş sonu anlaşmaları Kosova’yı yeniden Sırbistan içerisinde bırakmıştır. Bu diğerlerinden daha zor bir seçenektir. Zira “Büyük Arnavutluk” fikri her ne kadar Arnavutlar açısından heyecan verici ise, Sırplar için de bir o kadar dehşet vericidir. Bu birleşmenin arkasından uluslararası toplumun endişesi Makedonya, Yunanistan, Karadağ ve Preşevo Arnavutlarıyla ilgili yeni sorun alanlarının oluşabilme tehlikesidir. Bu noktada siyasi hayatı boyunca ılımlı bir çizgiden ayrılmayan Rugova’nın bile Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin Sırbistan’la bir konfederasyon kurması durumunda kendilerinin de aynı şeyi yapacağını belirtmesini hatırlatmak faydalı olacaktır.
Anlaşılacağı üzere Kosova’nın statüsü meselesi ateşten bir gömlektir. Fakat Arnavutların bağımsızlık yolunda geri dönülemez ve güçlü adımlar attıklarını da belirtmek yanlış olmaz. Mevcut 1244 sayılı BMGK kararı her ne kadar Kosova’yı hâlâ Sırp sınırları içerisinde tarif etse de bugün Kosova’daki Sırpların nüfusu %2-3’lerdedir ve Sırbistan’a göçler büyük bir hızla sürmektedir. Bu durum da aslında Kosova’da Sırplara ait çok az bir şeyin kaldığının göstergesidir. Sırplar, Kosova için “ver kurtul” noktasına gelmişlerdir. Fakat çarpışarak çekilme ya da Karadağ, Voyvodina, Sancak ve Preşevo gibi sorun teşkil edebilecek bölgelerde mevzi kaybetmeden en fazla fayda ile ayrılma politikasını yürütmektedirler. Bu noktada Arnavutlara daha önce olduğu gibi önerilen biraz daha sabırdır. Fakat 29 kişinin hayatını kaybetmesi ile neticelenen Mart 2004 Mitrovitsa olayları, sabrın da çok zorlandığının kanıtı olarak önümüzde durmaktadır. Uluslararası toplumun Kosova’nın statüsü görüşmelerini başlatıyor olması Kosova’daki etnik tansiyonu düşürücü bir etki sağlayacaktır. Fakat beklenmeyen sonuçların yeniden şiddeti doğuracağı olasılığı da unutulmamalıdır.
Bahsedilen statü seçenekleri dışında kamuoyunda birçok sıra dışı teklif ortaya atılmıştır. Almanya’nın Liberal Partisi’nden bir grup milletvekili BM idaresindeki Kosova’nın AB tarafından kontrol edilecek bir bölge olarak ilan edilmesini savunan bir proje teklif etmişlerdir. Alman milletvekillerinin bu teklifi, 2004 Haziran’ında Belgrad ve Priştina’de masaya yatırılmıştır.
Önemli görüşlerden birisi de üç sene evvel Richard Goldstone yönetiminde çalışan bir grup uzman tarafından açıklanan ve Kosova’nın şartlı bağımsızlığının tanınmasını içeren görüştür. Bu proje bütün sınırlamalarına rağmen, uluslararası bir kurum tarafından Kosova’nın nihai statüsü hakkında verilen en uygun tekliftir.
Dönemin Kosova Başbakanı Dr. Bayram Recebi, Haziran 2004’te Kosova sorunu konusunda “sınırlı bağımsızlık” tezini sunmuştur. Diğer taraftan, Kosova Demokratik Partisi başkanı Haşim Taçi, Sırp topluluğunun uyumunu kolaylaştıran ve Arnavut-Sırp ilişkilerini düzelten bir temele dönüşecek bir çeşit “Ohri Antlaşması” teklifini sunmuştur. Bu teklif hükümet koalisyonunda bulunan diğer iki parti (Kosova Demokratik Birliği ve Kosova’nın Geleceği İttifakı) tarafından reddedildi. Bu ret ciddi bir analizin sonucu olmaktan çok, rakip partinin hanesine yazılacak artıları engelleme endişesinden kaynaklanmaktadır.
Bütün bu teklif ve projelerin ortak özelliği BM, NATO, AB, AGİT, G8 ve Temas Grubu gibi uluslararası kurumların ortak olarak üzerinde “evet” diyebilecekleri bir çözüm arayışıdır. Adı geçen faktörlerin Kosova ile ilgili bir siyasetin oluşmasına katılımları aynı zamanda sorunun hem bölgesel hem de uluslararası bağlamındaki karmaşıklığının bir kanıtıdır. Kosova’da 1998–99 yıllarında kaydedilen gelişmeler bu soruna sadece bir Arnavut meselesi veyahut Sırp-Arnavut anlaşmazlığı olarak bakmama gereğini ortaya çıkarmıştır. Çünkü bu çatışmanın potansiyeli tarihidir ve gerginliklerle doludur.

Yorum bırakın