Soğuk Savaş Sonrası Dönem

Tito’nun 1980 yılında ölmesiyle ülke, en önemli birleştirici unsurunu yitirdi. Bundan sonra Yugoslavya Devlet Başkanlığı görevi, cumhuriyetlerin başkanları tarafından rotasyon sistemi ile yürütülmüş ise de bu durum, Sırbistan’ın federal sistem içindeki egemen konumunu etkilemedi.
1986 Mart’ında Sırp Bilim ve Sanat Akademisi, Sırp milliyetçilerinin bir manifestosunu yayımladı. Bu manifestoda özetle Sırpların Yugoslavya Federasyonu içinde baskı altında tutulduğu ve ülke yönetiminde “Yugoslavya’nın gerçek sahipleri olan” Sırplara daha çok söz hakkı verilmesi gerektiği söyleniyordu. Miloşeviç, 1987 yılının Aralık ayında içeriden gerçekleştirdiği darbeyle Sırp Komünist Partisi’nin başına geçti. Ardından 1988’de Voyvodina’da ve 1989’da Karadağ Cumhuriyeti ve Kosova’daki yerel hükümetler düştü.
1989’un başlarında Sırp Meclisi, Kosova’nın yetkilerini kısıtlayacak bir anayasa düzenlemesi yapmaya karar verdiğinde, Kosovalı Arnavutlar, Kosova’nın özerkliğinin kaldırılmasına yönelik bu girişimleri protesto etmek amacıyla harekete geçtiler. Bu yeni anayasa değişikliği ile birlikte Kosova’da polis, mahkemeler ve sivil savunmanın yanında sosyal ve ekonomik politika, eğitim politikası, idari talimatlar verme yetkisi ve resmi dili belirleme hakkı Sırbistan’a verilmişti. Üstelik bu düzenleme, Kosova Meclisi’nden geçmesi gerektiği halde, buna gerek duyulmadan yapılmıştı. Protestolara katılan yüzlerce insan tutuklandı. 23 Mart 1989’da çevresinde tankların bulunduğu bir ortamda yapılan Kosova Bölge Meclisi toplantısında yine de bu değişiklik için gerekli üçte iki çoğunluk sağlanamadı. Fakat 28 Mart’ta Belgrad’da yapılan oturumda Kosova’nın özerkliğine son veren ek maddeler onaylandı. Böylece, Miloşeviç, federal meclisi kendi denetimine almak için gerekli çoğunluğu sağlamış oluyordu.
Bu oylamanın yapıldığı gün, Priştina’nın merkezinde yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı gösteride göstericiler çevreye zarar vermeye başladılar. Sonraki beş gün boyunca da Kosova’nın dokuz kentinde daha büyük gösteriler yapıldı. Ölü sayısı yaklaşık 100’dü. 1990 Mart ve Nisan aylarında zehirli sarin gazı kullanılarak 7.421 kişi zehirlendi. Bunların %70’i öğrenciydi. Bölgede araştırmalarda bulunan Dr. Bernard Benediti, zehirli gazın arkasında Sırp gizli servisinin olduğunu belirtmiştir. Arnavut ve Sırp öğrencilerin farklı sınıflarda ders gördüğü okullarda, binlerce Arnavut çocuğun zehirlenmesi Arnavutların Sırplara saldırmalarına neden oldu. Bunu bahane eden Sırbistan bölgeye 25 bin polis gönderdi.

2 Temmuz 1990’da, Kosova Meclisi Kosova’nın bağımsızlığını ilan etti. Böylece “Paralel Devlet”in ilk tohumları atılmış oluyordu. Buna karşılık Sırp makamları, 5 Temmuz’da hem meclisi hem de hükümeti feshettiler; ardından da Kosova’da çalışma yaşamındaki ilişkileri düzenleyen yeni bir yasa (Özel Önlemler Yasası) çıkarmak suretiyle 80 bin Arnavut’u işten çıkardılar. Arnavut temsilciler 7 Eylül 1990’da Kaçanik kentinde gizli bir toplantı yaparak, “Kosova Cumhuriyeti”nin anayasasını ve seçilmiş devlet başkanlığını ilan etme kararı aldılar. 28 Eylül’de ise Sırbistan Meclisi yeni anayasal değişikliklerle birlikte Kosova ve Voyvodina’nın özerkliğine tamamen son verdiler. 26-30 Eylül 1991 tarihinde Kosova Arnavutları bağımsızlık için bir referandum yapmayı başardılar. Seçmenlerin %87’sinin katıldığı referandumda %99’unun lehte oy kullandığı görüldü. Bu sürecin gelişmesine önemli bir politik kültürün kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz. 1980’lerin sonlarında Priştina çevresinde örgütlenen Arnavut aydınlar grubu, hareketin çekirdeğini oluşturmuştur. Bu aydın gruplarından en önemlileri, Kosova Felsefeciler ve Sosyologlar Birliği ile Kosova Yazarlar Birliği’dir. Kosova Yazarlar Birliği’nin başkanı, daha sonra Kosova Cumhuriyeti’nin devlet başkanı seçilecek olan İbrahim Rugova idi. Yazarlar Birliği, Arnavut ulusunun siyasi amaçlarına dair bir bildiri yayımlayarak, büyük bir destek topladı ve bir halk hareketinin çekirdeği haline geldi. Edebiyat tarihi ve estetik uzmanı olan İbrahim Rugova liderliğinde Aralık 1989’da resmen kurulan “Kosova Demokratik Birliği” (LDK), söz edilen hareketin siyasi yansıması olarak ortaya çıktı.
Kurulan “Paralel Devlet”, ülke dışından Almanya’da yaşayan Başbakan Bujar Bukoshi tarafından yönlendirilirken, Kosova içinden ise Devlet Başkanı İbrahim Rugova tarafından yönetildi. Rugova ile LDK 1990’dan beri temelde üç boyutlu bir politika izlemekteydi. Bunlar, şiddet içeren bir ayaklanmanın önünü almak, sorunu uluslararası platforma taşımak ve seçimlerle sayımları boykot ederek Kosova Cumhuriyeti devlet aygıtını en azından ana hatlarıyla oluşturmak suretiyle, Sırp yönetiminin meşruiyetini sistemli bir biçimde reddetmekti.

Yorum bırakın