Yugoslavya Dönemi

Kasım 1945 seçimlerinde oyların %90’ını Komünist Parti yönetimindeki Halk Cephesi Koalisyonu aldı. Yeni meclis, cumhuriyeti ilan etti (29 Kasım 1945) ve Tito’yu cumhurbaşkanı seçti. Tito, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile bütün halkları bir araya getirerek Yugoslavya Federasyonu’nu kurmuş, Sırpların Bosna’nın Kosova veya Voyvodina gibi Sırbistan içinde bir bölge olması şeklindeki taleplerine rağmen Bosna ve Hersek de federasyonun kurucu cumhuriyetlerinden birisi olmuştur.
İkinci Yugoslavya’da altı cumhuriyet; Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya, Karadağ ve Bosna-Hersek ile Sırbistan Cumhuriyeti içinde iki özerk eyalet; Voyvodina ve Kosova vardı. Sırbistan ve Karadağ dışında, bu farklı cumhuriyet ve eyaletler Yugoslavya’nın kuruluşu sırasında devlet biçiminde mevcut değillerdi. Bu dönemde dikkat çekici nokta ise, 300 bin nüfuslu Karadağ egemen cumhuriyet olabilirken 1 milyon nüfuslu Kosova’nın basit bir özerkliği bile zorlukla alabilmesidir.
1945–47 yıllarında SSCB-Yugoslavya ilişkisi sağlam bir dayanışma görüntüsü veriyordu. 1947 ilkbaharında savaş ittifakı dağılarak kapitalist Batı ile SSCB kutuplaşırlarken, Yugoslavya kararlılıkla SSCB’nin yanında yer aldı. 1948 yılından itibarense Yugoslavya ile Rusya’nın arası açıldı ve bu durum Stalin’in ölümüne kadar (1953) devam etti.
Tito, Slav ve İlliryalıların katılımıyla bir Balkan birliği kurmayı hedeflemişti. Yugoslavya sistemi Sırplarla diğer milletler arasında hassas bir dengeye dayanıyordu. Zayıf Sırbistan, güçlü Yugoslavya anlamına geliyordu. Bunu sağlayabilmek için, daha önceden güney Sırbistan olarak bilinen Makedonya Sırbistan’dan ayrıldı. Hırvat olan Tito böylelikle hem Sırbistan’ın gücünü sınırlamış oluyor hem de Makedonları Bulgar ırkının bir kolu olarak gören Bulgaristan’ın hak iddiasına karşı önlem almış oluyordu.
Kosova’nın hangi federal birime dahil olacağı konusunda Komünist Parti’nin üst kademesinde tartışmalar yaşandı. Ağırlık taşıyan görüş, Kosova’nın Sırbistan’a bağlanmasıydı. Nisan 1945’te bu doğrultuda Kosova “Ulusal Kurtuluş Konseyi”nden iki delege “Sırbistan Anti-Faşist Ulusal Kurtuluş Konseyi” toplantısına katılarak Kosova’nın, Sırbistan içinde bir il olmayı istediğini ifade ettiler. Konseydeki 142 üyeden sadece 33’ü Arnavut’tu. Karar, oylama ve konu üzerinde tek bir konuşma yapılmadan kabul edildi. Sırbistan “Halk Meclisi” Başkanlığı, bu karara dayanarak 3 Eylül 1945’te çıkardığı yasayla “Kosova-Metohija Özerk İli”ni ilan etti ve bu toprakların, Sırbistan’ı oluşturan bölgelerden biri olduğunu açıkladı.
Tito’nun 1945’de kurduğu Yugoslavya’sında mihenk taşını Sırbistan oluşturmuştu. Bir yıl sonra federal cumhuriyetler oluşturulurken, planlı ve kasıtlı olarak, Kosova Vilayeti üç parçaya bölündü. Güney kesimleri Makedonya, kuzey kesimleriyse doğrudan Sırbistan topraklarına katıldı. Orta kesimi ise, eski Kosova Vilayeti’nin (33.000 km2) üçte birini oluşturan oldukça küçültülmüş dar bir alanda Kosova Özerk Cumhuriyeti kurularak Sırbistan Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı.
Yugoslavya genelinde yapılan seçimlerde komünistlerin çoğunlukta olduğu ‘Halk Cephesi’, oyların %90’ını aldı ve bu yolla seçilen meclis, Ocak 1946’da yeni Yugoslavya anayasasını çıkararak federal düzenlemeleri ve Sırbistan’da iki özerk birim (Kosova ve Voyvodina) bulunmasını onaylamış oldu. Bundan bir yıl sonra Sırbistan kendi anayasasını çıkardı; bu anayasada, Kosova’nın kendi ekonomik ve kültürel gelişimini yönlendirmesi, kendi bütçesini planlaması, kendi yurttaşlarının haklarını koruması vb. alanlardaki “özerk” haklarına daha ayrıntılı bir tanım getirilmişti. Bu özerk yetkilerin “Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti anayasasına uygun olarak Sırbistan Halk Cumhuriyeti anayasasınca güvence altına alınmış” olduğu belirtilmişti.
I. ve II. Dünya Savaşları arasındaki dönemde, Kosova Arnavutlarının temel taleplerinden biri olan kamu alanında ve eğitimde Arnavutçayı özgürce kullanma talebi kabul edildi. Teoride Arnavutçaya, resmi ve hukuki konularda Sırp-Hırvat dili ile eşit statü tanındı. Ancak kilit konumlardaki görevliler ve yargıçların çoğu Slav olduğundan pratikte değişim hemen gerçekleşmedi.Bu yıllarda Yugoslavya ile Arnavutluk arasında tam bir işbirliği mevcuttu. Savaş sırasında Tito ile Enver Hoca arasında tesis edilen efendi-hizmetkar ilişkisi, 1945’ten 1948’e kadar değişmeden sürmüştü. Enver Hoca’nın Kosova’yı Arnavutluk’a dahil etme planları, Tito ile arasının bozulmasına neden oldu. Tito ile Enver Hoca arasındaki bu sorun nedeniyle Yugoslavya, Kosova Arnavutlarını güvenilmez olarak niteledi. Enver Hoca da buna karşılık Kosova Arnavutlarını Tito’ya karşı ayaklanmaya çağırdı. Enver Hoca’nın bu tavrı Yugoslavya’da yaşayan Arnavutların durumunu daha da kötüleştirdi ve Arnavutlar tekrar savaş öncesi içinde bulundukları durumla karşı karşıya kaldılar.

Nisan 1963’te yürürlüğe giren yeni anayasa, ülkenin adını “Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti” olarak değiştirerek, cumhuriyetlerin devletin kurucu unsurları olduğu ilkesini belirginleştirdi; Yugoslavya’nın, güney Slavlarının ulusal devleti olmadığının altını çizdi. 1966’da Arnavut karşıtı katı güvenlik politikasını yönlendiren İçişleri Bakanı Alexander Rankovic görevden uzaklaştırıldı. Artık homojen bir “Yugoslavizm” yaratma çabasından uzaklaşan Tito, ulusal ölçekte kendi kendini yönlendiren daha fazla unsur yaratılmasına ağırlık vermeye başlamıştı. Bu tarihten itibaren, Arnavutlara bazı tavizler verilmeye başlandı. Mart 1967’de Tito, Kosova’yı 16 yıl sonra ilk kez ziyaret etti ve halkın önünde buradaki koşullarla ilgili eleştirilerini dile getirdi. Bu dönemde gerçekleşen diğer bir gelişme, 1963 Anayasası’yla getirilmiş değişiklikleri görüşmek üzere 1968’de düzenlenen üst düzey toplantılarda çıkarılan bazı önemli ek maddelerdi.
1968 yılında Avrupa’daki olayların yansıması olan gösterilerde Arnavutlar, cumhuriyet statüsü talep ettiler. 1974 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle Kosova’nın federal yapı içerisinde yetkileri genişletildi. Düzenlemeye göre Voyvodina ve Kosova bölge yönetimleri Federal Başkanlığın sekiz üyesinden biri olarak federal düzeyde cumhuriyetlerle eşit statü elde ettiler. Fakat ayrılma hakları yoktu.
Bütün bunlara rağmen Kosovalılar, Yugoslavya ile bütünleşemediler. Sırplar da 1974 Anayasası’ndan hoşnut kalmadılar. Zira, Kosova’nın fiilen ellerinden alındığı görüşündeydiler. 1970’lerin ikinci yarısında ve 1980’lerde Kosova’dan yeni bir Sırp göçü yaşandı. Sırpların büyük bir bölümü mallarını satarak ülkenin öteki bölgelerine ve Avrupa’ya göç ettiler. Yine 1980 yılında Tito, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da 88 yaşında öldü. Böylece Sosyalist Yugoslavya’nın sembolü, politik sahneyi terk etti.
1980’lerin başında askerî işgale maruz kalmış olan Kosova’daki durum, Sırp milliyetçiliğinin yeniden canlanmasında önemli bir etken oldu. Mart 1981’de, Priştina Üniversitesi’nde öğrenciler bir gösteri düzenlediler. Gösteri kısa zamanda “Kosova’ya bağımsızlık” sloganlarının atıldığı bir ayaklanmaya dönüştü. Polisin şiddet kullanması sonucu resmi rakamlara göre bu gösterilerde 9 öğrenci öldü, 250 kişi de yaralandı. Sırp yönetimi bu olaylara Kosova’nın mahalli parti organlarında temizlik yaparak cevap verdi. Kosovalılar ayaklanmalarını 1980’ler boyunca sürdürdüler.
1986’da milliyetçilik dalgaları artık daha güçlü vurmaya başladı; Arnavutların, Sırpların oturdukları yerleşim birimlerine yerleşmesi yasaklanmıştı. Aynı yıl içerisinde de 212 Sırp entelektüel, “Kosova’daki Arnavutlar tarafından Sırplara yapılan zulümleri” protesto etmek için bir genelge yayımladı. Bunu takip eden yıllarda Sırp asker ve polislerinin halk üzerindeki baskısı iyice arttı. Ayrıca bölgedeki Sırp asıllı görevlilerin sayısı da arttırılarak, Sırp kontrolü ve nüfuzu daha da pekiştirildi. Bu ise beraberinde devlet terörünü getirdi. 1988’de Sırbistan’ın birçok şehrinde mitingler yapılarak, bütün Sırpların Kosova’daki kardeşlerine yapılan zulümler karşısında birleşmeleri istendi. 19 Kasım 1988’de Belgrad’da yapılan ve bir milyondan fazla kişinin katıldığı bir mitingde Slobodan Miloşeviç, Kosova’nın otonomisini kaldırmak yönünde bir anayasa değişikliğini planlandığını ve böylece Sırbistan’ın bütünlüğünün yeniden sağlanacağını söyledi. Bunun üzerine Kosova’da gösteriler yeniden başladı. 28 Haziran 1989’da Miloşeviç, Kosova Savaşı’nın 600. yıldönümünde, Komünistler Birliği’nin başındayken, Kosova Meydan Muharebesi’nin yapıldığı Gazimestan’da bir milyon kişiye seslendi ve Sırpları koruyup kollama sözü verdi, gerektiğinde bu amaç için silah kullanacağını açıkladı. Bu konuşma Miloşeviç’in ulusal lider olarak tanınmasında önemli rol oynadı.

Yorum bırakın